Connect with us

Küresel Pazarlar

NSK, sürdürülebilirlik raporu yayınladı

Yayın Tarihi:

-

Dünyanın önde gelen rulman, lineer hareket teknolojisi ve direksiyon sistemleri üreticilerinden biri olan NSK, İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü’nün (TCFD) nihai raporunda yapılan önerileri onaylamıştır. Raporda, şirketlerin iklim değişikliğiyle ilgili finansmanını etkileyen riskler ve fırsatlar hakkında bilgi paylaşımları yer almaktadır. TCFD, küresel finansal sistemini izleyen ve tavsiyelerde bulunan uluslararası bir kurum olan Finansal İstikrar Kurulu (FSB) tarafından kurulmuştur.

Bir işletme olarak NSK kurumsal, sosyal ve çevresel sorumluluklara oldukça önem vermektedir. Örneğin, küresel çevre koruması kapsamlarını, şirket misyonunun bir parçası olarak dahil eder. Orta Vadeli Yönetim Planında çevresel hedefler belirlemiştir ve faaliyetlerinden kaynaklanan CO2 emisyonlarını azaltmak ve çevre dostu ürünler piyasaya sürmek gibi eylemlerle küresel ısınmayı önlemek için girişimlerde bulunmaktadır.

NSK’nın bu alandaki girişimleri Japonya Çevre Bakanlığı ve Küresel Çevre Formu tarafından yakın zamanda kabul edilmiştir. 23. Çevre İletişim Ödülleri kapsamında

buy kamagra 100mg

, NSK Raporu 2019’da çevre iletişimi hakkında mükemmellik ödülü aldı. Rapor tüm paydaşlara, orta ve uzun vadede sürdürülebilir büyüme sağlamak için şirketin ve girişimlerinin bir resmini sunmak üzere tasarlanmıştır. NSK ayrıca, şirketin çevre ve toplumla ilişkilerini ve bu alanlardaki kapsamlı çabalarını göstermek için “NSK Sürdürülebilirlik Raporu”nu yayınladı.

TCFD tarafından belirlenen tavsiyelere ve bu ödüle uygun olarak, hem toplumun sürdürülebilir kalkınmasına hem de şirketin sürdürülebilir büyümesine katkıda bulunmak amacıyla NSK, iklim değişikliğinin getirdiği iş risklerini ve fırsatlarını belirliyor, yönetim planlarını uyarlıyor ve daha çok bilgi açıklıyor.

Son yıllarda ESG (çevre, sosyal ve yönetim) girişimlerini desteklemesine rağmen NSK, TCFD raporuna gösterdiği destek beyanıyla çevresel faaliyetleri bir sonraki seviyeye taşımayı hedeflemektedir.

Küresel Pazarlar

Schaeffler, Türkiye’yi bölgesel bir üs haline getirmeyi planlıyor

Yayın Tarihi:

-

Yazar:

Theodore Lekkas Schaeffler Güneydoğu Avrupa (SEE) Bölge Müdürü

OEM ve Aftermarket pazarında; dijitalleşme, e-mobilite, hibrit ve elektrikli otomobiller ile sürdürülebilirlik gibi küresel trendlerin arkasındaki itici güç olan Schaeffler, Türkiye’yi merkezine alarak büyüyor. Avrupa Bölgesi’ndeki satış alanlarını yeniden yapılandırarak Türkiye’yi Güneydoğu Avrupa Bölgesi’ne (SEE) dahil eden Schaeffler, Türkiye’yi bölge için merkez bir ülke olarak konumlandırıyor. Küresel ölçekte yaşanan tedarik zincirindeki zorluklara karşı Türkiye’yi gelecekteki seçeneklerin merkezinde tutan Schaeffler, Türkiye’deki yapılanmasını daha da genişleterek, bölgenin üssü haline getirmeyi hedefliyor.

Öncelikle kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Eğitiminiz ve kariyeriniz ile ilgili bilgileri kısaca öğrenmek isteriz.

Ben, Theodore Lekkas. 44 yaşındayım, Atina’da doğdum ve burada yaşamaya devam ediyorum. Üniversitede Uluslararası Ekonomi ve Finans okudum, daha sonra MBA diplomamı aldım. 15 senesi Schaeffler’de olmak üzere 18 yıldır Bağımsız Otomotiv Yenileme Pazarında farklı pozisyonlarda görev yapıyorum. Mutlu bir evliliğim, 13 ve 15 yaşlarında da iki oğlum var.

Başlangıcından bugüne Schaeffler’deki çalışmalarınızı kronolojik sıraya göre, sorumluluk alanlarınız ile birlikte öğrenebilir miyiz?

Kısaca anlatacak olursam, 2007 yılında o zamanlar LuK-AS Organizasyonu olarak bilinen, şu an Schaeffler Automotive Aftermarket şeklinde geçen bölümde Yunanistan, Kıbrıs, Malta, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya Bölgesi Satış Müdürü olarak işe başladım. Sorumluluklarım zaman içinde birçok farklı pazara, ülkeye ve pozisyona genişledikten sonra satış rolünden yönetim rolüne geçtim. Şu anda Avrupa’nın merkezinden sınırlarına kadar uzanan, 19 ülkeden oluşan bir bölge olan Güneydoğu Avrupa’nın (SEE) Bölge Müdürlüğünü yürütüyorum. Ayrıca, 2015 yılında Schaeffler Yunanistan’ın açılmasından bu yana, buranın da Genel Müdürlüğünü üstleniyorum.

Schaeffler’deki kısa ve uzun vadeli hedefleriniz nelerdir?

Şubat 2020’den bu yana etkilerini sürdüren Covid-19 salgını, çalışma ve özel yaşamımızda odaklanma biçimimizi yeniden şekillendirdi. Her ne kadar etkileri azalsa da hâlâ pandemi döneminde yaşadığımız için kısa vadede temel hedefimizin çalışanlarımızın sağlığı ve güvenliği olduğunu söyleyebilirim. Buna paralel olarak satış geçmişime istinaden kısa vadede şirketimizin, bölümümüzün ve bölgemizin KPI’larının benim için en önemli öncelik olduğunu da belirtebilirim. Bu hedefimiz aslında müşteri odaklı bir şirket olmamızla da yakından ilgili, çünkü müşterilerimizi memnun etmeden finansal vaatlerimizi yerine getiremeyiz.

Uzun vadeli hedeflerimiz ve vizyonumuz ise VUCA (volatility, uncertainty, complexity, ambiguity-değişkenlik, belirsizlik, karmaşıklık ve muğlaklık) zamanlarının izin verdiği ölçüde değişmiyor. Şu anki ve gelecekteki müşterilerimizle ilgilenecek güvenli, memnun, gelişmiş ve güçlendirilmiş çalışanlarımız olmasını hedefliyorum. Nihayetinde her şey dönüp dolaşıp insan kaynağımıza geliyor. Gelecekte sunacağımız ürün ve hizmetleri tam olarak bilmek ya da fiziksel ve dijital müşterilerimizin yapılanmalarını tam olarak öngörebilmek mümkün olmasa da basit ve geçerliliğini hiç yitirmeyen bir gerçeği biliyorum. O da farkı insanların yarattığı ve gelecekte de işin temelinde insanların olacağı. 

Schaeffler son yıllarda ciddi bir dönüşüm içerisinde. Mevcut küresel pazar koşulları doğrultusunda birçok proje yürütülüyor. Bu noktada Schaeffler’in dönüşümü ve geleceğe nasıl hazırlandığı ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Schaeffler olarak hem orijinal ekipman hem de satış sonrası pazarında kendimizi dijitalleşme, e-mobilite, hibrit ve elektrikli otomobiller ve sürdürülebilirlik gibi küresel trendlerin arkasındaki itici güç olarak görüyoruz. Bu açıdan müşterilerimizin kârlı ve geleceğe yönelik onarım çözümlerine ve dijital hizmet tekliflerine olan ihtiyacına odaklanıyoruz.

Bu mega trendlerin üstesinden gelmek için yürüttüğümüz sayısız projenin hepsinden burada bahsetmek mümkün olmasa da hayata geçirdiğimiz projelerimizin faydalarını fazlasıyla gördüğümüzü söyleyebilirim. Birkaç yıl önce kurulan e-mobilite bölümümüz, tamamıyla yeni müşterilerden sipariş alıyor. Aftermarket tarafında ise 2030 yılına kadar Hibrit ve BEV teknolojisi ile ilgili pazar hacimlerimizin önemli ölçüde büyümesini bekliyoruz. Yeni araçların gelecekte elektrikle çalışan modellere dönüşmesi bağlamında dünya çapında 2030 yılı için 40:40:20 şeklinde bir senaryo öngörüyoruz: Yüzde 40’ı tamamen elektrik, yüzde 40’ı hibrit aktarma organları ve yüzde 20’si içten yanmalı motorlarla çalışacak. Schaeffler, orijinal ekipmanda kazandığı uzmanlık sayesinde, tamamen elektrik tahrikli araçlar için de onarım çözümleri geliştirme konusunda oldukça donanımlı.

Bugün bile distribütörlerimize hibrit ve elektrikli otomobiller için binlerce parça numarası sunuyoruz. Müşterilerimize sunduğumuz ürünlere daha ayrıntılı bakmalarını öneriyoruz. Pazar çoktan oluştu. Örneğin, İsrail’deki distribütörlerimizden biri, 2021 yılında portföyümüzde bulunan hibrit ve elektrikli araçlar için tüm parça numaralarını tek seferde sipariş etti. Burada İsrail’in Avrupa’nın en genç araç parklarından birine sahip olduğunu ve her zaman yüksek teknoloji odağıyla öne çıktığını ayrıca belirtmek istiyorum.

Bugün dijital tarafta, dijital verimlilikleri ve fırsatları değerlendirmek için el atmadığımız hiçbir şeyin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu anlamda bahsetmeye değer örneklerden biri de Yeni Bağımsız Otomotiv Yenileme Pazarı Jenerasyonu (New Automotive Aftermarket Generation-NAAG) forumu dahilinde gerçekleştirilen girişimlerimiz… NAAG üyeleri, Aftermarket’in gelişimini hangi dijital çözümlerin hızlandırdığı sorusunu araştırıyor. E-ticaret, müşterilerle iletişim, online ürün bilgileri veya dijital stratejilerin belirli pazarlara uyarlanması gibi önemli etmenlere ek olarak, veri yönetimi odak noktamız olarak öne çıkıyor. Tüm sektörlerde veri, gelecekteki büyüme için önemli bir itici güç olarak kabul ediliyor; bu özellikle Aftermarket için geçerli. Bu bağlamda bir çalışma grubu, mevcut veri platformlarının piyasa katılımcılarının ihtiyaç ve gereksinimlerini ne ölçüde karşıladığını öğrenmek üzere 58 AAMPACT üyesi şirketle bu konu üzerinde bir anket gerçekleştiriyor. Sonucundaysa, mevcut veri platformlarının sektörün tüm gereksinimlerini karşılamaktan uzak olduğu ortaya çıkıyor.  Yani veri platformlarının daha kullanıcı dostu ve müşteri odaklı hale gelmesi gerekiyor. Burada çok sayıda bölgesel girişim yerine sektör çapında küresel bir platforma ihtiyaç duyuluyor.

Schaeffler’deki yeni yapılanma ile Türkiye SEE bölgesine dahil oldu. Bu yapılanmanın nedenleri neler? Yeni yapılanma ile neler hedefleniyor? Türkiye’nin Schaeffler için önemi, mevcut çalışmalar ve ileriye yönelik projeler hakkında bilgiler nelerdir?

Avrupa Bölgesi’ndeki satış alanlarımızı 8’den 4’e düşürerek yeniden yapılandırdık. Hedefimiz daha yalın, daha güçlü ve daha odaklı olmak. Bu, eski Doğu ve Güneydoğu Avrupa Bölgesi’nin Türkiye ile birleşmesi anlamına geliyor. Bunu yaparak, Türkiye’yi bölge için bir merkez ülke olarak konumlandırmaya karar verdik; bu da Türkiye’nin SEE ve Avrupa için önemini açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’nin Schaeffler Automotive Aftermarket Bölümü için önemi de cabası… Buradaki pazar hacmi, insan becerileri, müşteri dinamikleri ve gelecekteki iş fırsatları bizim için ortada. Örneğin, pandeminin başladığı yıl olan 2020’de Türkiye’de çift haneli büyümeyi başardık. 2020 yılında Avrupa’daki ciroya en çok katkıda bulunan sadece iki ülke büyüme trendi gösterdi. Bu ülkeler Türkiye ve Polonya’ydı. Bu gerçeğin, günümüzde dünyadaki ve Avrupa’daki genel durumdan dolayı, Türkiye’nin işimiz için önemini tam olarak gösterdiğine inanıyorum.

Şu anda Türkiye’de bölümü tamamen motive çalışanlardan oluşan, odaklanmış bir ekiple yürütüyoruz ve gerekli durumlarda ekibimizi genişletmeye devam edeceğiz. Türkiye’deki çalışma arkadaşlarımız, pazarlama ve fiyatlandırma gibi alanlarda halihazırda sorumluluklarını Türkiye sınırları dışına genişletiyor. İstanbul’da, Türkiye’deki tamirhanelere fiziksel ve dijital olarak teknik destek sağladığımız ve “Schaeffler Teknoloji Merkezi” olarak adlandırılan bir teknik merkezimiz var. Türkiye REPXPERT tamirhane portalımız ve ilgili uygulamamız, dünya çapında en başarılı portallardan biri konumunda bulunuyor. Bu da hizmet sunumunda ulaştığımız son teknolojinin başka bir kanıtı.

Gelecekte ekibi genişletmek, Türkiye’yi bölge için bir hizmet sağlayıcısı konumuna getirmek, geleneksel ve hatta dijital distribütörlerle ilişkili tüm iş fırsatlarını yakalamak istiyoruz. Son olarak, tedarik zincirinde karşı karşıya olduğumuz uzun süreli zorluklar karşısında Türkiye’yi gelecekteki seçeneklerin merkezinde tutarak, Güneydoğu Avrupa Bölgesi’nde bir lojistik merkezin gerekliliğini ve katma değer olasılığını değerlendireceğiz.

Türkiye’nin içinde olduğu SEE bölgesi özelinde Schaeffler’in 2022 yılına ait değerlendirmesini alabilir miyiz? 

Ocak ve şubat aylarındaki teslimatların az olması nedeniyle yıla iyi başlayamadık ama tedarik zincirindeki arkadaşlarımızın özverili çalışmaları sayesinde mart ve nisan ayından bu yana arayı kapatıyoruz. Yılı çok başarılı bir şekilde kapatacağımıza inancımız tam. SEE, lokomotifi Türkiye olan büyüyen bir bölge. Doğru teslimatlarla, 2022’de en çok büyüyen bölge olacağız ve bölüm için Avrupa’daki en kârlı bölge olmaya devam edeceğiz. Tabii ki, tüm bu belirttiklerim, dünyadaki beklenmeyen piyasa değişikliklerine bağlı olmaya devam ediyor.

Yakın zamanda yedek parça alanında yeni iş birlikleri hayata geçirmeyi planlıyor musunuz?

Bu konuda net bir ifade yardımcı olacaktır: “Birlikten kuvvet doğar.” Bugün yaşadığımız bu VUCA dönemi, rakipler arasında bile iş birliğini her zamankinden daha önemli hale getiriyor. Schaeffler, eskiden beri sektörde iş birlikleri kurmaya çok yatkın olmuştur. Mesela TecDoc platformunun başlatılması bu konuda iyi bir örnek. Sektörde ortaklarımızla, örneğin uluslararası ticaret gruplarının projelerinde çok sayıda iş birliği yürütüyoruz. Teknik Hizmetler alanındaki en son örnek de Avrupa’nın bazı ülkelerinde REPXPERT Hizmetleri alanında Bilstein şirketi ile kurduğumuz değerli iş birliği. Sonuçlar umut verici; bu iş birliği ile tamirhanelere uygulamaya yönelik daha fazla teknik bilgi sunuyor, genel beceri havuzlarını genişletiyoruz.

Pandemi iş süreçlerinizi nasıl etkiledi? Sürecin hafiflemesi ile mevcut durum hakkında bilgi alabilir miyiz?

Covid-19, özel hayatımızda olduğu gibi iş hayatımızda da harika bir öğretmen oldu. Aldığım en büyük dersin ise önceliklere odaklanmak olduğunu söyleyebilirim. Kriz zamanlarında tüm hedeflerinize ulaşamazsınız. Her şeyi aynı anda yapamazsınız. O nedenle istediğiniz nihai sonuçta büyük rolü olan önemli hedeflere odaklanmalısınız.

İş süreçleri söz konusu olduğunda, en büyük etki elbette dijital ivme üzerinde oldu. Pandemiden çok önce de dijitalleşme hakkında konuşuyorduk ancak pandemi bizi birçok şeyi daha farklı, daha verimli ve bir dereceye kadar daha etkili bir şekilde yapmaya itti. Örnek olarak, dijitalleşen iş toplantılarını ve ertelenen iş seyahatlerini verebiliriz. Öte yandan mevcut durum, insanlar arasındaki fiziksel etkileşimin yerinin doldurulamadığını gösteriyor. Dijital ve fiziksel aktiviteler arasında yeni bir denge durumuna geçiyoruz. Dijital etkileşim bir anlamda sınırlarına ulaştı ve hepimiz ekiplerimizle ve müşterilerimizle yüz yüze toplantılara ve seyahatlere geri dönüyoruz. Covid19 öncesi duruma yüzde 100 dönmeyeceğiz ama mutlaka yüz yüze görüşmeye devam edeceğiz. Bu insani bir ihtiyaç, ayrıca karmaşık durumların üstesinden gelmede yüz yüze iletişim çok daha etkili. Bir müşteriyle iki saatlik bir akşam yemeğinde anlaşabileceğiniz bir şey, dijital bir platform üzerinden 10 kat daha fazla çaba ve zaman gerektirebiliyor. Yeni durum; bilgi akışı için dijital formatların ve daha yoğun görüşmeler, müzakereler ve kararlar için fiziksel toplantıların kullanıldığı hibrit bir yaklaşım olacak. Bu yaklaşımın daha doğal ve nihayetinde daha verimli olacağını düşünüyoruz. Bunun Covid19 neticesinde elde edilen bir gelişme olduğunu söyleyebilirim. Her krizin sonunda insanların hayatlarını daha da iyileştirecek fırsatlar doğabiliyor. Şirket içinde de birlikte çalışma şeklimizi uyarladık. Evden, ofisten veya herhangi bir yerden uzaktan çalışabiliyoruz. Genel olarak iş hayatının geleceği de bu. Aynı zamanda Frankfurt’taki yeni merkezimizde uyguladığımız “Yeni İş” yaklaşımımız da çalışanların mevcut ihtiyaçlarını karşılıyor.

Son olarak varsa eklemek istedikleriniz…

Pandemi başladığından beri zorlu zamanlar yaşadık ve hatta daha zorlu zamanlar bizi bekliyor. Böyle zamanlarda doğru yolu bulmak için vizyoner liderliğe, birbirimizi daha iyi anlamaya, daha açık ve çevik olmaya ihtiyacımız bulunuyor. Başarının büyük bir kısmı iletişime bağlı. Dolayısıyla birlikte çalışma yaklaşımımız ve şirket DNA’mız bağlamında, Güney Doğu Avrupa ekibimizle paylaştığımız vizyoner sloganımızı bir kez daha vurgulamak istiyorum. Değişim sürekli ve kaçınılmazdır. Geleceği öngöremeyiz. Yapabileceğimiz şey dikkat, güven, iyimserlik ve öz disiplin ile üstesinden gelmektir. “Be the CHANGE you want to SEE” sloganı da buna işaret ediyor.

Devamını Oku

Dijital Üretim

IPAF’s eLearning offers remote MEWP training solutions

Yayın Tarihi:

-

Yazar:

Candidates seeking to renew or obtain PAL Cards to operate Mobile Elevating Work Platforms (MEWPs) and those wishing to undertake specialist management training are advised to opt for online distance learning by the International Powered Access Federation (IPAF), which has also introduced measures to temporarily extend expiring PAL Cards by 90 days for those who complete an eLearning module.

IPAF has also doubled the maximum amount of time between a candidate successfully completing their operator theory module via eLearning and the mandatory practical assessment to 90 days

, to allow training centres to manage demand against recommended safe practices during the coronavirus pandemic.

New applicants will not receive a PAL Card until successful completion of the practical test, but any current Powered Access Licence (PAL Card) holder whose card is due to expire may have the expiry date extended under special measures.

On successful completion of the online operator theory eLearning module, and until such time as a practical assessment can be safely undertaken, a PAL Card’s validity may be extended by up to 90 days from the date on which completion of the online module is certified.

IPAF will request that all employers and contractors requiring a valid PAL Card to allow holders to operate MEWPs or access work sites recognise these temporary extensions of an expiring PAL Card, subject to their discretion.

Giles Councell, IPAF’s Director of Operations, comments: “We urge those wishing to undertake IPAF training, whether they are new applicants or renewing an existing qualification, to first locate and contact their nearest IPAF-approved Training Centre to find out what eLearning options are available to them, and to schedule where required a practical assessment if possible, to allow our training providers to manage demand.

“A theory module for MEWP operator training can be conducted online anywhere, any time, on most devices and, provided that a practical assessment is completed within the 90-day period, the candidate will be issued their IPAF PAL Card in the usual way. It’s also worth pointing out that the operator theory eLearning module is available in multiple languages to suit the candidate’s requirements, wherever they are in the world.”

“With regards to IPAF’s MEWPs for Managers, this is currently available in English, and in a special ANSI-compliant variant suitable for the US market, with German set to be made available via our eLearning suite very soon.

“It is possible to complete MEWPs for Managers entirely in eLearning, though it is still assigned to training candidates in the usual way by an approved IPAF training provider. Please contact your nearest IPAF Training Centre in the first instance to find out more and to schedule your training requirements; we hope that the added flexibility offered will assist candidates in completing their training safely and conveniently in the face of ongoing constraints to restrict the spread of the Covid-19 disease.

“The full impact of COVID-19 on IPAF training availability is changing daily. We accept the possibility that workers may struggle to find available training to qualify them to operate a MEWP or to renew an existing PAL Card, and therefore we are asking the industry to support these temporary measures. We will review these periodically in line with the best available national and international guidance.”

● To find more information about all of IPAF’s training options and about the temporary changes to the way PAL Cards can be renewed/extended, see www.ipaf.org/training; use the online directory or searchable map function on the same area of the IPAF website to find your nearest IPAF-approved Training Centre.

Devamını Oku

Araştırma ve Teknoloji

Elektrikli otomobil üretimine Türkiye imzası

Yayın Tarihi:

-

Yazar:

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) Bilişim Vadisi’nde gerçekleştirdiği ‘Yeniliğe Yolculuk’ buluşmasında, kuruluşundan bugüne geçen 18 ayda aldığı mesafeyi ve Türkiye’de teknolojik dönüşüme nasıl öncülük edeceğini paylaştı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile perakende, otomotiv, telekomünikasyon ve tüketici elektroniği gibi farklı alanlarda deneyimleri olan Anadolu Grubu, BMC, Kök Grubu, Turkcell, Zorlu Grubu’nun sinerjisi ve daha önce Türkiye’de benzeri olmayan bir iş birliği modeliyle kurulan TOGG, otomotivin mobilite ekosistemine dönüştüğünün habercisi ilk ön gösterim araçlarını ülkemiz ve dünya sahnesine çıkardı.

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) 2022 yılında üretimine başlayacağı, geliştirme süreci devam eden C-SUV modelinin ön gösterim versiyonunu tanıttı. Gebze’deki Bilişim Vadisi’nde gerçekleşen Yeniliğe Yolculuk Buluşmasında C-SUV modeliyle birlikte bir de C- Sedan konsepti gösterildi.

Resmi kuruluşu 28 Haziran 2018’de gerçekleşen ve kuruluşundan 18 ay sonra tasarım ve mühendislik çalışmalarının geldiği noktayı gösteren ilk ön gösterim aracını ve Sedan konseptini gün ışığına çıkaran TOGG, Türk Otomotiv endüstrisinin kalbi olan Bursa’nın Gemlik ilçesinde kurulacak fabrikasının temelini 2020 yılında atacak. 2030 yılına kadar ise fikri ve sınai mülkiyet hakları tamamen kendisine ait bir ortak e-platform üzerinde 5 farklı model üretecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Üyeleri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve TOGG Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu hissedarları, İş dünyası temsilcileri ile TOGG çalışanları ve yakınlarının katıldığı 2 bin kişilik bir davetli topluğuyla gerçekleşen buluşmanın sonunda sahneye çıkan Türkiye’nin ilk otomobilleri büyük bir coşku ve beğeniyle karşılandı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 2023 hedefleri içinde stratejik öneme sahip projelerden biri olarak değerlendirilen Türkiye’nin Otomobili, hedeflenen teknolojik dönüşümün de öncülerinden olacak.

Projenin hemen başında 2 ayrı özgün patenti kayda geçirerek iddiasının altını çizen TOGG, birçok ‘ilk’ ve ‘en’leri ile de Türkiye’de mobilite ekosisteminin akıllı cihazlar etrafında gelişimi harekete geçirecek. Üretime başlayacağı 2022 yıllı itibariyle de Avrupa’nın klasik olmayan doğuştan elektrikli ilk SUV üreticisi olarak endüstride yerini alacak.

Yarım asırlık hayale bir adım daha yaklaştık

TOBB Başkanı ve TOGG Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, törende yaptığı konuşmada Türkiye’nin yarım asırlık hayaline bir adım daha yaklaştıklarını söyledi. Hisarcıklıoğlu sözlerine şöyle devam etti: “2017’de TOBB Genel Kurulu’nda sayın Cumhurbaşkanımız bize bir çağrı yapmış ve bu işi bizim üstlenmemizi istemişti. Biz de yola çıktık ve babayiğitlerimizi bir araya getirdik. Rabbimize şükürler olsun, verdiğimiz sözün arkasındayız. Otomotiv sektörü kabuk değiştiriyor. Ve bizim için yeni bir fırsat penceresi açılıyor. 1960’larda bu fırsatı kaçırmıştık. Devrim arabasına sahip çıkamamış ve Türkiye’nin otomobili yapamamıştık. Bugüne kadar çok denedik, çok konuştuk ama başaramadık. Ama bu sefer Allah’ın izniyle başaracağız.”

Bir otomobilden fazlasını yapıyoruz

“Niye Türkiye’nin otomobili diyoruz biliyor musunuz?” diyen Hisarcıklıoğlu, “Çünkü sadece üretilmeyecek, markası da bizim olacak, patenti de bizim olacak, tasarımı da bizim olacak. Lisans almayacağız, lisans satacağız. Montaj yapmayacağız, montaj yaptıracağız. Başkasının patenti için çalışmayacağız, kendi patentlerimiz için yabancı mühendisleri çalıştıracağız. Allah’ın izni, milletimizin inancı, sonra Cumhurbaşkanımızın destekleriyle bu işi başaracağız. 2022’de de inşallah ilk aracımızı hep birlikte banttan indireceğiz. İşte bu yüzden, Türkiye’nin Otomobili, sadece yerli marka araba yapmak değildir. Türkiye’nin Otomobili bir otomobilden daha fazlasıdır. Türkiye’nin Otomobili meydan okumadır. Türkiye’nin Otomobili teknolojik dönüşümdür, küresel markadır, 20 bin ilave istihdamdır, 7,5 milyar dolar daha az cari açıktır. Gayri safi milli hasılaya 50 milyar dolar katkıdır.”

Dönüşüm daha yeni başladı

Yeniliğe Yolculuk buluşmasında otomotivin mobilite ekosistemine dönüşümünü anlatan TOGG CEO’su M. Gürcan Karakaş da, dünyada oyunun kurallarının değiştiğine vurgu yaparak ‘Türkiye’nin Otomobili’ projesine doğru zamanda ve doğru yerde start verildiğini söyledi. Teknoloji alanında, sosyal alanlarda ve düzenleyici kurumların kararlarında etkisi yoğun

biçimde hissedilen mega trendlerin otomobili ev ve işten sonra yeni bir yaşam alanına dönüştürdüğünü ifade eden Karakaş, “Bu dönüşümle otomotivdeki kâr havuzları el değiştiriyor. Sektörde büyüme talep bazlı mobilite, veri bazlı iş modelleri, otonom ve paylaşım çözümleri gibi daha kârlı yeni işlerden gelecek” diye konuştu. Karakaş, “Dünyada elektrikli ve bağlantılı otomobil yarışında herkes yolun başında. Bu yarışta çevik, yaratıcı, iş birliğine açık ve kullanıcı odaklı organizasyonlar başarılı olacak. Biz de doğru zamanda doğru yerdeyiz” diye sözlerine devam etti.

Üretecekleri ilk aracın bir SUV olduğunu belirten Karakaş, bunun nedenini ise şöyle anlattı:

Dünyada ve Türkiye’de son 5 yılda en hızlı büyüyen ve gelecek 5 yılda en hızlı büyüyecek segment SUV. Bunun yanında Türk tüketicilerinin sahip olmayı en fazla istediği ancak yerli alternatifin yok denecek kadar az olduğu bu segmentin beğenilen bir marka oluşturmak için en uygun başlangıç olduğunu biliyoruz.”

Fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde 100 Türkiye’nin

Türkiye’nin Otomobili’nin fikri ve sınai mülkiyet haklarının yüzde 100 Türkiye’ye ait olduğunu belirten M. Gürcan Karakaş, “Profesyonel bir bütünlükle, Türkiye’nin küresel markasını ortaya çıkarmak için var gücümüzle ve dünyanın en iyileriyle çalışıyoruz. Daha yola çıkarken 15 yıllık yol haritamızı adım adım planladık. Ortalama iş tecrübeleri 10 yılın üzerinde, işinin ehli, işine adanmış, küresel tecrübesi olan, ağırlıklı mühendislerden kurulu bir ekip oluşturduk. Her geçen gün büyüyen ekibimiz 114 kişiye ulaştı. Çevik, hızlı kararlar alabilen bir organizasyon oluşturduk ve kullanıcı odaklı bir yaklaşım benimseyerek, her faaliyetimizde pazar ve kullanıcı beklentilerine kulak veriyoruz. Ülkemizin tüm tecrübe ve yetkinliklerini önemsiyoruz. Varsa ülkemizdeki, ülkemizde henüz yoksa dünyadaki en iyi iş ortaklarını bulup onlarla kendi mühendislerimizin yönetiminde iş birliği yaptık, yapmaya devam ediyoruz. En önemlisi, dünyanın önemli oyuncularını inceleyerek ve kıyaslayarak belirlediğimiz “olmazsa olmaz başarı kriterlerinden” taviz vermeden yol alıyoruz. Yeni bir otomobil markasını inşa ederken aynı zamanda küresel bir marka ortaya çıkarıp dünya ile rekabete giriyoruz. Geniş ürün gamıyla, tasarımsal cazibesi, teknolojik yetenekleri, endüstriyel gücü ve kültürümüzden ilham alan detayları ile Türkiye’nin Otomobili’ne kavuşacağız” dedi.

Teknolojik dönüşümü gerçekleştirmek için ülkelerde uygulama platformlarına ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Karakaş “Otomobilin akıllı bir cihaza dönüşmesi sürecinde ortaya çıkacak yeni teknoloji ve yeni iş fikirlerinin uygulanabilmesi, kullanıcılara ulaştırılabilmesi için bir platform haline geleceğiz. Teknolojinin zirvesinde gezinen, mühendisliği ile meydan okuyan, Türkiye’nin üretim gücü ve yetkinlikleriyle ortaya çıkan ‘Türkiye’nin Otomobili’ etrafında oluşacak mobilite ekosistemimiz birçok yeni iş modellerini ve girişimleri tetikleyecek. Bunun dünyada da ses getireceğine inanıyoruz” diye konuştu.

Cep telefonundaki dönüşüm otomobilde de yaşanıyor

Türkiye’nin Otomobili’nin, beraberinde bir mobilite ekosisteminin oluşmasına da olanak sağlayacağını söyleyen M. Gürcan Karakaş, “Müşteri beklentileri değişiyor, cep telefonlarının akıllı telefonlara dönüşümünde yaşananlar otomobil dünyasında yineleniyor. Otomobil akıllı bir cihaza, yeni bir yaşam alanına dönüşüyor. Bu trendi gözeterek geliştirdiğimiz otomobilimiz

bir teknoloji platformu olarak birçok sektörde yeni girişimlerin uygulama alanı olacak ve dünyaya açılmalarının önünü açacak” diye konuştu.

Karakaş, “Klasik otomotiv endüstrisi, yerini daha güvenli, verimli, zaman kazandıran ve ulaşım bütünlüğü sağlayan mobilite ekosistemine bırakıyor. Klasik dünyanın büyük otomotiv şirketleri dönüşmekte zorlanırken daha çevik, yaratıcı, iş birliğine açık, kullanıcı odaklı TOGG’un da içinde yer aldığı yeni girişimlerin otomotiv endüstrisinin kâr havuzundan alacağı pay her geçen gün daha fazla artıyor. TOGG Türkiye’de tedarik sanayiinin de dönüşerek geleceğin mobilite dünyasında varlığını sürdürmesine öncülük ederek katkıda bulunuyor” dedi.

Konuşmasında küresel bir marka oluşturma hedeflerini de ifade eden TOGG CEO’su Karakaş, tıpkı üründe olduğu gibi marka çalışmalarına da pazar araştırmasıyla başladıklarını, hedef kitleyi belirleyip müşterilerin beklentilerini bilinçaltı boyutunda anlamak için ileri araştırmalar yaptıklarını anlattı. “Marka özümüzü bu doğrultuda tanımladık” diyen Karakaş, “Şu anda

marka adını belirleme ve test etme aşamasındayız, önümüzdeki yılın ortasına kadar da tamamlayacağız. Özgün, güçlü, özgüvenli, dönüşen, dönüştüren, samimi ve yenilikçi bir öze sahip olması gereken marka ismini belirlerken çekici, kültürel ve global dile uygun ve tescil edilebilir olması önemlidir” şeklinde konuştu.

“TOGG tasarım ekibinin yanında deneyimli tasarımcı Murat Günak da vardı”

TOGG’un ‘Yeniliğe Yolculuk’ buluşması sunumunun sonunda, ilk kez gün ışığına çıkan Türkiye’nin Otomobili’nin tasarım sürecini de anlatan Gürcan Karakaş, tasarım hedeflerini ve aracın teknik tanımını pazar araştırmalardan çıkan sonuçlara dayanarak 6 kişilik TOGG ekibiyle gerçekleştirdiklerini belirterek “Hem başlangıçta yerli ve yabancı 18 olan tasarım evi sayısının 3’e indirilmesinde, hem nihai tasarım temasının oluşumunda hem de bu temayı 3 boyutlu hale getiren Pininfarina’nın seçimi sürecinde dünyaca ünlü tasarımcımız Murat Günak’tan destek aldık. Kültürümüzden ilham alarak geliştirdiğimiz ve sahibi olduğumuz özgün tasarımımızı eylül ayında uluslararası boyutta tescil ettirdik” dedi.

  1. Gürcan Karakaş sözlerinin sonunda, #Yeniliğeyolculuk’un aynı zamanda #YeniLige yolculuk olduğunu ve TOGG’un küresel mobilite dünyasının yeni liginde Türkiye’yi gururla temsil edecek ilk şirket olacağını vurguladı. Sözlerini “Yeniliğe yolculuğumuza eşlik ettiğiniz için teşekkür ederiz, yeni lige hoş geldiniz” diye tamamladı.
Devamını Oku

Trendler

Copyright © 2011-2018 Moneta Tanıtım Organizasyon Reklamcılık Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. - Canan Business Küçükbakkalköy Mah. Kocasinan Cad. Selvili Sokak No:4 Kat:12 Daire:78 Ataşehir İstanbul - T:0850 885 05 01 - info@monetatanitim.com