Endüstriyel Otomasyon
Bir kontaktör, bütün bir yapı için nasıl çalışır?
Teknolojinin gelişmesi ve yaygınlaşması, özellikle alçak gerilim ürünlerinin otomasyon ve kontrol amaçlarıyla daha fazla donatılmasını beraberinde getiriyor. Ürünler ve sistemler birbiri ile konuşuyor ve bunları yorumlamaya çalışıyor; yani akıllanıyor. Bunlara öncülük eden şirketlerden biri olan Siemens yeni ürün ve sistemleri ile teknolojinin ilerleyişine yön vermeye devam ediyor. Sirius Innovation da bunun en açık göstergelerinden birisi.
Alçak gerilim grubunda yer alan ürünler genel olarak elektromekanik ürünler olduğundan teknolojik iyileştirme ve geliştirme yapmak; elektronik alanına girilmediği sürece pek de mümkün değil. O nedenle son 30 yıllık zaman dilimine bakıldığında, alçak gerilim şalt cihazlarının içinde elektroniğin daha fazla yer aldığını ve gelişmelerin bu yönde yaşandığını görebiliriz. Siemens de aslında bu trendin öncülerinden. Piyasaya sürülen ürünlerin mümkün olduğunca daha fazla teknoloji içermesi, daha modüler olması ve birbirleri ile uyumlu cihazlar üretmek ana hedeflerimiz arasında yer alıyor
Örneğin, kontaktör en temel şalt ürünlerinden birisidir ve 50 yıl öncekiyle modellerle çalışma prensibi hemen hemen aynıdır. Boyutlarını biraz daha küçültmek mümkün, bunun da bir sınırı var; daha modüler olması sağlanabilir ve kullanılan aksesuar ve yardımcı elemanlar ile fonksiyonları ve kullanım sıklığı artırılabilir. Alçak gerilim şalt ürünlerinde pazara yeni modellerin sürülmesi, oldukça uzun aralıklarda olur. Diğer üreticileri de düşünecek olursak yaklaşık 10 ila 12 yılda bir yeni modeller çıkar ve uzun yıllar kullanılır.
1960’lı yıllarda 3TA serisi kontaktörler piyasadaydı. Arkasından 3TB serisi ve 1980’lerde de 3TF serisi ürünler geldi. 1997’de Sirius serisi ürünler başladı ve aradan 15 yıl geçtikten sonra 2012’de Sirius Innovation piyasaya sunuldu. Yeni nesil olarak adlandırdığımız bu ürünler kısa sürede pazar tarafından tanındı ve kabul gördü.
Sadece şalt cihazı bazında değil tüm sistem temelinde bütünsel bir yaklaşım sergilemek oldukça önemli. Alçak gerilim şalt cihazları ağırlıklı olarak motor devrelerinde kullanılır. Motorlara yol vermek, onları korumak, onlara kumanda etmek ve bunları yaparken elde edilen bilgileri de hedeflenen kounmlara aktarmak gibi görevleri vardır. Kontaktörler, motor koruma ve zaman röleleri bu temel fonksiyonları yerine getiren sistem parçalarıdır. Bu sebeple ürünlere bakarken hep sistemin bütününü de ele almak gerekir. Çünkü sadece motoru korumanız yetmez; aynı zamanda ona yol da vermeniz gerekir. Sadece korumak ya da yol vermek yetmez, bu motorun doğru bir şekilde çalıştığı bilgisini bir yerlere iletmeniz gerekir; bu sayede panoda bir lamba yanar ve operatörler o cihazın sağlıklı bir şekilde çalıştığını anlar. Be bu sistemle birlikte hareket eden başka sistemlere bilgilerin düzgün bir şekilde iletilmesi gerekir, bu sayede diğer sistemler de bu bilgilerden faydalanarak kendi operasyonlarını yürütebilsin. Yani hem bütünsel hem de bütünleşik bir yapıya ihtiyacımız var. Artık mesele; tek başına bir kontaktörün ne yaptığı ve nasıl çalıştığından daha ziyade bütün bir yapının içinde nasıl çalıştığıdır.
Sirius Innovation’da yakalanmak istenen de tam olarak budur. Bütün cihazların birbiri ile uyumlu olması, haberleşebilmeleri ve birbirlerinin fonksiyonlarını tamamlayacak faaliyetleri yapabilmeleri hedefleniyor. Tüm bu işlevsel artılarının yanında daha şık bir görünüm, daha kolay montaj ile daha az işçilik gibi tüketicinin ve servis personelinin işine yarayacak özellikler de ürünlerde bulunuyor.
Sirius ilk piyasaya sunulduğu andan itibaren ciddi ses getirmiş ve uzun yıllar boyunca piyasada en çok tercih edilen ürünler arasında yer almıştır. Seri, piyasaya çıktıktan sonra ciddi bir rekabet yarattı ve rakip firmalar bu serideki ürünlerle rekabet edebilmek için ciddi çalışmalar gerçekleştirdiler. Bu çalışmaların sonucunda da birçok ürün ortaya çıktı. Sirius Innovation, Sirius’un da çok üzerinde bir anlayış ile hazırlandı ve 2012 yılında piyasaya sürüldü. Sirius Innovation serisinden daha gelişkin bir teknolojiye sahip bir ürün olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sirius Innovation’da farklı olan birkaç temel nokta var, birincisi ürün renkleri. Eskiden şalt cihazları kirli beyaz renkte bir ön kapakla sunulurken metalik gri renklere dönüldü. Bu renk genel olarak daha fazla teknolojiyi çağrıştırıyor. Bu renk kullanımıyla birlikte logo da orijinal renkleri ile ürünlerin üstünde yer almaya başladı. Dolayısıyla bir panoya çok uzaktan bile bakılsa içinde Siemens Innovation ürünleri kullanıldığı hemen anlaşılabilmektedir.
Elbette ürünün modüler ve birbirleri ile uyumlu olmasına çok dikkat edildi. Ve ürünler güçlerine göre farklı boylarda sunulmaya başlandı. Bugün 4 kW’lık bir kontaktör ile 250 kW’lık bir kontaktör aynı boyutlarda değil. Diğer yandan aynı boyda olan farklı cihazlarında da birbiri ile uyumlu olması sağlandı. Yani 4 kW’lık bir kontaktöre uygun alacağınız termik röle veya motor koruma şalteri o cihazla aynı büyüklükte olacaktır. Bu sayede cihazlar birbiri ile çok kolay akuple olabilmektedir. Bilindiği gibi son dönemde elektrik panoları daha küçük ve daha düzenli hale gelmeye başladı. Eskiden karmaşanın hüküm sürdüğü bu cihazlar günümüzde sanki bir ecza dolabı gibi düzenli ve kompakt bir hale gelmiş durumda. Innovation serisi de bu düzenli ve kullanışlı yapıya önemli katkılar sağlamaktadır.
Ürünle ilgili bir diğer noktada esneklik ve montaj kolaylığı. Esnekliği sağlayan en önemli unsurlardan birisi farklı cihazlarda ortak aksesuarların kullanılıyor olması. Örneğin 4 kW’lık kontaktör ile 250 kW’lık kontaktör aynı kontak bloğu tarafından tutturulabiliyor, bu çok önemli bir avantaj. Farklı çeşitte ve sayıda aksesuarı bulundurmak yerine ortak aksesuarlara sahip olmak birçok farklı avantajı da beraberinde getiriyor. Bu tip ayrıntılar aynı zamanda birim fiyatların aşağı inmesini de sağlıyor. Sirius Innovation ürünleri Sirius serisi ürünlerden daha uygun fiyatlarla pazara sunuluyor. Dolayısıyla tüketiciler hem en son teknoloji ürün kullanıyorlar hem de bunu daha uygun fiyata yapabiliyorlar. Bu da müşterinin ürünü tercih etmesi için önemli bir avantaj sağlıyor.
Ürünün sahip olduğu üstün özelliklere ilave olarak montaj kolaylığını da sayabiliriz. İki tip farklı montaj seçeneği var. Birincisi standart vidalı bağlantı
, yani kabloları takıp vidayı sıkma şeklinde. İkincisi ise vidasız olan ve ‘cage clamp’ adı verilen yöntem. Bu daha çok klemenslerde kullanılan ve kabloyu bağlantı yuvasına sokarak tornavida yardımıyla yayla sıkışmasını sağlayan bir sistem. Bu şekilde bağlantı güvenilirliğini daha yükseltmiş oluyorsunuz. Vidalı sistemlerde zaman içinde baskı azalabilmekte; ancak yaylı sistemlerde baskı azalsa bile yay aracılığı ile tekrar eski seviyesine geliyor. %100 temas sağlamaya devam eden bu sistemler montaj sürelerini kısaltması ve güvenilirliği arttırması ile ön plana çıkıyor.
Son olarak farklı bir özelliğinden daha bahsetmek gerekir. Sirius Innovation bir ürün ailesinden daha çok bir yaklaşımı ifade ediyor. Sadece şalt cihazları değil yumuşak yol vericiler, akım kontrol röleleri gibi ürünler aynı renklerle bu sistemin bir parçası olarak tüketiciye sunuluyor. Aslında bu seriyi sistemin yapı taşları şeklinde görmek ve değerlendirmek daha faydalı olacaktır.
Müşterilerden alınan geri bildirimlere bakıldığında, öncelikle yeni renklerin beğenildiği gözlendi. Ürünün renkleri yüksek teknolojisine vurgu yapıyor. Bir diğer nokta üretim hataları konusunda çok iyi bir noktada olması. Uluslararası kabullere göre imalat yapan fabrikalarda, üretim hatası olan ürünler için kabul edilebilir oran, on binde 7 civarındadır. Sirius Innovation’da bu oranın on binde 1-2 seviyesinde olduğunu görüyoruz.
İki yıldır satışını yaptığımız bu yeni ürünlerde henüz ülkemizde arıza nedeniyle bize geri dönen bir ürün yok. Yani takıp unutabileceğimiz ürünlere doğru bir gidiş var gibi diyebiliriz. Günümüzde kullanıcılar ürünleri, cihazları bir kez satın alıp montajını yaptırdıktan sonra sorunsuz kafaları rahat bir şekilde çalışmak istiyorlar. Bu isteğe en çok yaklaşabilen ürün Sirius Innovation’dur.
Endüstri 4.0
Lojistik ve depo operasyonlarını akıllı hale dönüştüren teknoloji
Türkiye’de endüstriyel IoT alanında üretim yapan öncü teknoloji şirketi Wipelot, gerçek zamanlı izleme teknolojileri ile depo ve lojistik alanlarındaki iş süreçlerini dijitalleştirerek verimlilik ve ciro artışına katkı sağlıyor. Lojistik faaliyetlerde tam denetime imkân tanıyan Wipelot, depolarda ise her şeyi kontrol altında tutuyor. Maden, inşaat, sanayi, havacılık alanları başta olmak üzere çimento, denizcilik, enerji, gıda, metal, otomotiv, sağlık ve tekstil gibi çok sayıda sektörde endüstriyel IoT çözümleriyle öne çıkan Wipelot, gerçekleştirdiği yoğun Ar-Ge çalışmaları ile yüzde 100 yerli ürünler üretiyor.
Endüstriyel Nesnelerin İnterneti (IIoT- Industrial Internet of Things) ile taşımacılık, lojistik, stok ve depo yönetimi alanlarında büyük değişimler yaşanıyor. Endüstriyel IoT alanının öncü oyuncusu Wipelot isegerçek zamanlı izleme teknolojileri ile iç ve dış lojistik faaliyetlerinin yoğun olduğu FMCG, e-ticaret, otomotiv ve dayanıklı tüketim ürünleri sektörlerinde hizmet veren işletmelerin büyük depo yönetimlerinde hız, verimlilik ve ciro artışına katkıda bulunuyor. Ayrıca Wipelot; maden, inşaat, sanayi, havacılık gibi alanlar başta olmak üzere çimento, denizcilik, enerji, gıda, metal, otomotiv, sağlık ve tekstil gibi çok sayıda sektörün ihtiyacına uygun endüstriyel IoT sistemleri sunuyor.
İşletmelerde görünmeyeni görünür kılıyor
RTLS (Real Time Location System-Gerçek Zamanlı Konum Belirleme Sistemi) ve RFID (Radio Frequency Identification-Radyo Frekansı ile Kimliklendirme) konusunda 16 yıldan fazla tecrübeye sahip olan Wipelot, gerçekleştirdiği yoğun Ar-Ge çalışmalarıyla yüzde 100 yerli ürünler üretiyor. Wipelot, pek çok işletmenin en büyük sorunları arasında yer alan; “Ekipmanlarım ve iş makinelerim nerede, motorlu-motorsuz ekipmanımı kapalı alanda nasıl takip ederim, demirbaşlarım nerede, şu an kaç adet demirbaşım var ve kaçı kullanımda, personelim nerede, bir kaza ya da sorun yaşadılar mı, sosyal mesafe ihlali yapılıyor mu, forkliftler çalışanlarıma çarpabilir mi, tesisimdeki sıcaklık, nem, gaz değerleri ne durumda ve çalışanlarım için sorun teşkil edebilir mi, işletmemin hangi bölümünde kaç adam saatlik iş var, forkliftler en çok nerelerde dolaşmış, son bir yılda alan kullanım oranlarım nedir?’’ gibi soruların cevaplarını bulmayı kolaylaştırıyor.
Lojistik faaliyetlerde tam denetim
Wipelot IoT sistemleri, lojistik taşıma faaliyetlerin yoğun olduğu işletmelerde kamyon ve tır girişlerinin veya çıkışlarının kayıt altına alınmasının zorunlu olduğu alanlarda bu işlemleri oldukça kolay hale getiriyor. İşletmenin bütün giriş ve çıkışlarına yerleştirilen RFID okuyucular ve kamyonların üzerine yerleştirilen RFID etiketler sayesinde araç giriş çıkışlarını bilgisayar ortamında kaydeden Wipelot, elle girilen sistemlere oranla bu işlemlerin kayıt altına alınmasını daha hızlı ve doğru hale getirirken, güvenlik özellikleriyle de tam denetim imkânı sunuyor. Bu sayede sisteme dâhil olan ve üzerinde RFID etiket bulunan kamyon veya tırların işletmeye giriş ve çıkış saatleri hata payı olmaksızın rapor edebiliyor. Bu raporlar; günlük, aylık veya yıllık dökümler halinde de alınabiliyor. Hangi aracın firmadan çıktığını ve taşıma işleminin ne kadar sürdüğünü hatasız bir şekilde öğrenmenin yanı sıra mevcut olan sistemle entegre edildiğinde ne taşıdığını, taşıma işleminin nereye yapıldığını, araç şoförünü, araçların arızalı olup olmadığını ve bakım süreleri gibi detayları da anında almaya olanak sağlıyor.
Wipelot ile deponuzun kontrolü sizde olsun
Depoların içerisinde ürünlerin giriş çıkışlarını otomatik olarak çok kısa sürede denetleyebilen Wipelot IoT sistemleri, büyük depoların sorunsuz ve etkin bir şekilde yönetilmesini sağlıyor. Giriş ve çıkışlara yerleştirilen RFID okuyucularla, depoya giren RFID etiketli paletleri okuyarak stok programına girdi verisini aktaran Wipelot
, paletlerin çıkışında toplu ürün çıkışının miktarını da direk olarak stok yazılımına aktararak sistem içinden ne kadar ürünün çıktığını bildiriyor. Bu sistem sayesinde ay, dönem ya da yıl sonu stok sayımları sadece birkaç saat içerisinde gerçekleştiriliyor.
Wipelot IoT sistemi nasıl çalışıyor?
Wipelot lojistik ve depo çözümleri şu şekilde çalışıyor; öncelikle kapsama alanını oluşturacak şekilde okuyucu cihazlar saha keşfi sonuçlarına göre yerleştiriliyor. Kişiler, stokların taşındığı motorlu-motorsuz araçlar, ekipmanlar ve anlık izlenmek istenen diğer nesneler üzerlerine aktif RFID etiketler yerleştirilerek kimliklendiriliyor. Stok içeren kasalar da ihtiyaca göre aktif ve/veya pasif RFID etiketlerle tanımlanıyor. Pasif RFID etiketlerin gerekli olduğu hibrit sistemlerde mobil el terminalleri/pasif RFID okuyucular sisteme entegre edilebiliyor. Kimliklendirilen nesnelerin konum, durum ve ilettiği diğer bilgiler Wipelot IoT platformu üzerinde gerçek zamanlı olarak izleniyor. Ayrıca bulut üzerinde veya firma sunucularında kurulan sistem üzerinden de uzaktan yönetim, izleme ve raporlama gerçekleştirilebiliyor.
Endüstriyel Otomasyon
ABB’nin Entegre, Kestirimci Analitik Özelliklere Sahip Ürünü TruONE ATS, Frost & Sullivan İnovasyon Ödülünü Kazandı
İnovatif TruONE otomatik transfer şalteri, daha yüksek düzeyde kolaylık, verimlilik ve kritik güç güvenilirliği sağlayarak müşterilerin değişen ihtiyaçlarını karşılıyor.
Frost & Sullivan her sene, bir üründe en ileri teknolojilerden faydalanmak yoluyla en inovatif unsuru geliştiren şirkete Global Yeni Ürün İnovasyonu ödülünü veriyor. Ödülde, ürünün katma değerli özellikleri/faydaları ve müşterilere sunduğu yatırım getirisi (ROI) esas alınır ve bu da zamanla müşterinin kazancını ve genel olarak pazara nüfuz edebilme potansiyelini yükseltiyor.
Kendi yürüttüğü küresel transfer şalteri piyasası analizini dikkate alan Frost & Sullivan, ABB‘yi TruONE otomatik transfer şalteri (ATS) ile 2019 Global Yeni Ürün İnovasyon Ödülü’ne layık gördü. ABB TruONE ATS, kendi türünde sensörleri, kontrolörleri, anahtarları ve operatör arayüzlerini tek bir üniteye entegre eden ilk cihaz olma özelliğini taşıyor. Bu entegrasyon, TruONE ATS’nin faaliyetlerinin güvenilirliğini, güvenliğini ve verimliliğini artıran kestirimci analiz ve durum izleme özelliklerinin kullanılmasını sağlıyor. TruONE ayrıca karmaşık kablolama ve bağlantıların tek bir bağımsız tasarımla değiştirilmesi sayesinde yapılandırma ve bakımı kolaylaştırıyor.
Frost & Sullivan Endüstri Analisti Sama Suwal, ürünle ilgili olarak “TruONE ATS, tüm parçaları bir araya getirerek bütün kablo demetlerini, dağıtılmış elektronik parçaları, gerilim trafolarını ve harici denetleyicileri ortadan kaldırıyor. Ürün tasarımının bu denli sade olması yalnızca ürünün ayak izini küçültmekle kalmıyor, aynı zamanda ekipmanın güvenilirliğini de artırıyor” şeklinde konuştu. “Ayrıca tamamen yalıtılmış ve çıkarılabilir insan makine arayüzü (HMI) ile güvenlik bakımından yeni endüstri standartlarını ortaya koyuyor, zira potansiyel tehlikeler bulunduran hat geriliminin ATS muhafaza kapısına bağlaması ihtiyacını ortadan kaldırıyor.”
ABB Smart Power İdari Müdürü Giampiero Frisio, “ABB, müşterilerimizin gerçek dünyada karşılaştığı sorunları çözmek amacıyla inovasyonlarını gerçekleştiriyor. Kritik güç uygulamalarının ihtiyaç duyduğu her şeyi tek bir üniteye entegre eden TruONE ATS, kritik gücü daha yalın ve daha güvenilir hale getirmek amacıyla tasarlandı. Bu inovasyon ile Frost & Sullivan’daki uzmanların takdirini kazanmak, TruONE ATS’nin arkasındaki mühendis ve tasarımcı ekipler için muhteşem bir başarı.” dedi.
TruONE ATS
, yeni malzemeler ve yeni bir geometrinin kullanıldığı inovatif yapısı sayesinde geleneksel ATS cihazları karşısında, yükün daha verimli bir şekilde aktarılması da dahil olmak üzere, tasarım ve mühendislik bakımından çeşitli avantajlara sahip. Yapılandırma konusunda sergilediği benzeri görülmemiş esneklik gelecekteki yapılacak genişletmelere imkan tanırken, kompakt ve hafif yapısıyla ara bağlantı sayısı bire indiriliyor. TruONE, röle tabanlı aksesuarların ortadan kaldırılması ve tasarımın ön montajının halihazırda yapılmış olması sayesinde, daha hızlı bir kurulum ve devreye alma sürecine olanak tanıyor.
Bu son teknoloji ürünü ATS cihazı, kritik güç sistemlerinin uzaktan teşhis edilebilmesini ve bulut tabanlı olarak izlenmesini sağlayan ABB Ability dijital platformunun yazılım tabanlı çözümleriyle birlikte, çoklu iletişim protokollerine sahiptir. Ayrıca, TruONE ATS’nin entegre kestirimci bakım ve durum izleme özellikleri, ekipmanın işletme ve bakım maliyetini azaltır. 200 ila 480 VAC (+/- yüzde 20 tolerans) değerindeki geniş gerilim aralığı sayesinde, OEM’ler ve distribütörler, bir yandan ekipmanın yüksek güvenilirliğini garanti ederken diğer taraftan stoklama, kurulum ve hizmeti yalınlaştırabilir.
Suwal, “ABB, geniş bir destek ağı, güçlü teknik ürün uzmanlığı ve derin endüstri deneyimi ile müşterileriyle kalıcı ilişkiler kuruyor.” diye belirtiyor. “TruONE ATS’nin kestirimci bakım, kendi kendine teşhis ve daha kolay devreye alma, kurulum ve çalıştırma için müşteri tarafından değiştirilebilir kritik modüller gibi ayırt edici özellikleri, onu müşterilerin en zorlu taleplerini karşılayan ideal bir konuma getiriyor.”
Frost & Sullivan En İyi Uygulama ödüllerinde, liderlik, teknolojik inovasyon, müşteri hizmetleri ve stratejik ürün geliştirme gibi alanlarda üstün başarı ve üstün performans sergileyen, bölgesel ve küresel pazarlardaki çeşitli şirketler takdir ediliyor. Endüstri analistleri piyasada bulunan katılımcıları kıyaslamaya alıyor ve sektördeki en iyi uygulamaları belirlemek için detaylı görüşmeler, analizler ve geniş kapsamlı ikincil araştırmalarla performans değerlendirmesi yapıyor.
Endüstriyel Otomasyon
Hexagon’dan yeni, basit ve daha da otomatikleştirilmiş Yatay Kollu CMM
Yatay kollu koordinat ölçüm makinesindeki yenilikçi yaklaşım, üreticilere en son çoklu sensörlü ölçüm cihazlarından ve yazılımlarından faydalanma imkânı tanıyor.
Hexagon Üretim Zekâsı bölümü, otomotiv ve diğer büyük parçaların üreticilerine daha akıllı, daha otomatikleştirilmiş üretim pratikleri sağlayan yatay kol koordinat ölçüm makinasının piyasaya sunulduğunu duyurdu.
Makine, mevcut yatay kol CMM kılavuzlarını da kullanıyor
DEA MERCURY FX çözümü, yatay kollu CMM’nin doğruluğunu, otomasyon, çoklu sensör gibi teknolojik gelişmelerle birleştirme yönündeki talepleri karşılamak amacıyla geliştirildi. Üreticilerin daha akıllı iş sistemine geçişinde yardımcı olmak üzere, DEA MERCURY FX, onların en son metroloji araçlarına ve yazılım özelliklerine geçişine imkân tanıyor.
Hexagon sistemi olmasa da mevcut yatay kollu CMM tezgâhlarını kullanabiliyorlar. Tezgâhların değiştirilme gerekliliğinin ortadan kaldırılması, geniş ölçekte tedarikçiyi aksamalardan ve şalter kapatmadan kurtarıyor. DEA MERCURY FX çözümüne, ayrıca tek başına da yatay kol CMM çözümü olarak erişilebilir.
Yatay Kollu CMM Üretim Hattı Yöneticisi Paolo De Bortoli şunları söylüyor: “Bir çok üretici, yatay kollu CMM’in sağladığı doğruluğun; gelecek otomasyon stratejilerinin parçası olmasını istiyor. DEA MERCURY FX’in mevcut tezgâhlarda kurulacak şekilde tasarlanmasıyla çoklu sensörlerini; son metroloji yazılımlarını destekleyen yatay kollu CMM’ye terfi imkânı tanınıyor. Bu hamle, üreticilerimize mevcut varlıklarını kullanırken yeni teknolojileri de aktararak fabrikalarını daha akıllı ve verimli hale getirme stratejimizi yansıtıyor.”
DEA MERCURY FX, dokunmatik ve temassız taramaları destekleyen yatay kollu, çoklu sensörlü bir CMM. Otomotiv, uzay, savunma ve demiryolu sanayilerindeki OEM’lere ve tedarikçiler kadar büyük mekanik parça üreticilerine de yeni, daha otomatikleştirilmiş araçlara ve yazılımlara geçiş imkânı tanıyor.
-
Endüstriyel Ekipmanlar7 yıl önce
Büyük rulmanları değiştirmek için yetenek ve hassasiyet gerekir
-
Endüstriyel Ekipmanlar7 yıl önce
NSK, yenileme pazarı toptancıları için güçlü bir ortak olacak
-
Endüstriyel Ekipmanlar7 yıl önce
NSK minyatür lineer kılavuzlar, toplama ve yerleştirme makinelerine daha yüksek seviyede dinamik sunuyor
-
Etkinlikler7 yıl önce
Ekmek fırınındaki başarıya
-
Endüstriyel Ekipmanlar7 yıl önce
Sahte rulmanların olumsuz etkileri
-
Dijital Üretim7 yıl önce
Anybus® Wireless Bridge™ II endüstriyel kablosuz çözümler için yeni olanaklara kapı açıyor
-
Endüstri 4.07 yıl önce
Dahili malzeme akışında otomatik sürüş sistemleri
-
Dijital Üretim7 yıl önce
Endüstri 4.0 yolunda belirsizlikler